Bedriye Mermerci Başkan, Filiz Sivas, Tuba Güler, Kürşat Özoran

Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği, Ankara, Türkiye

Anahtar Kelimeler: Kronik bel ağrısı, kemik mineral yoğunluğu, risk faktörleri

Özet

Amaç: Bu çalışmanın amacı, kronik bel ağrısı (KBA) olan premenopozal kadın hastalarda kemik mineral yoğunluğunu (KMY), karın ve sırt kasları gücünü araştırmak ve bu parametreler üzerine etkili olabileceği düşünülen risk faktörlerini belirlemekti.

Yöntem ve Gereçler: Çalışmaya 50 premenopozal KBA'lı kadın hasta ve kontrol grubu olarak sağlıklı 30 kadın alındı. Fizik muayene, rutin kan ve idrar tetkikleri yapıldı. Hastalara anamnezde yaş, boy, kilo, eğitim düzeyi, bel ağrısı süresi, çalıştıkları iş türü, günlük sportif faaliyetleri, sigara, alkol, kafein tüketimleri ve çocuk sayısı soruldu. Bel ağrısının şiddeti İstanbul Bel Ağrısı Disabilite İndeksi (İBAÖ), ağrının hasta psikolojisi üzerine olan etkisi Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) kullanılarak değerlendirildi. Karın ve sırt kasları gücü manuel yöntemle değerlendirildi. KMY ölçümleri sağ önkol, sağ kalça ve lomber vertebra bölgelerinden yapıldı.

Bulgular: KMY değerleri yönünden iki grup arasında hiçbir lokalizasyonda anlamlı fark saptanmadı. Kontrol grubunda karın ve sırt kaslarının hasta grubuna göre anlamlı derecede kuvvetli olduğu bulundu. KBA'lı hastalarda hastaların vücut kitle indeks (VKİ)'leri ile Ward's üçgeni, femur boynu, önkol ultradistal bölgesi ve önkol total KMY değerleri arasında anlamlı ilişki olduğu saptandı. Hastaların çocuk sayısı ile femur boyun ve önkolun tüm lokalizasyonlarından yapılan KMY ölçümleri arasında anlamlı ilişkiler olduğu görüldü. Karın kas gücü ile kalça ve femur boyun bölgelerinin KMY değerleri arasında anlamlı negatif korelasyonlar saptandı.

Sonuç: Çalışma grubumuzun KMY ölçümleri kontrol grubu ile karşılaştırıldığında arada fark saptanmadı. Hasta grubunda KBA'ya yönelik olarak uygulanacak egzersiz programları ile hem KMY'de ilave kazanımlar sağlanırken, hem de KBA tedavisiyle memnuniyet düzeyi daha yüksek bir yaşam standartı elde edileceğini düşünmekteyiz. (Turk J Rheumatol 2009; 24: 172-7)